Bir şeyler oluyor ama…

Yine, ağzına kadar dolu bir başlık gelip oturdu sayfama. Ne kadar yazarsam yazayım, yüreğimde bitmek bilmeyen cümleler, yine dört nala koşuyor. Kalemim, bir değil, bin yöne kayıyor yine. Kimi zaman aşk diyor, kimi zaman meşk. Kimi zaman siyaset kulislerine giriyor, kimi zaman ise, insan kulislerine. Hayata, hayatin özüne bakınca, yazılacak çok şey olduğunu, bir kere daha anlıyorum…

İslam ülkesi ve hatta İslam’ın son kalesi olan Türkiye’de, yıl 2017… 2017’in insanlarına, kadınlarına, erkeklerine, gençlerine, anne babalarına, sosyal ve siyasi hayatına, kısacası 2017’in Türkiye’sine bakıyorum ve kimsenin görmediği, üstüne, “artık böyle’’ damgasını vurup, kendimize hiç bir suç atmadığımız, ama mimarı, sadece biz olan, hataların açtığı yaralar görüyorum. Yavaş yavaş değişiyor insanlık. Her geçen gün, kimliğinden biraz daha uzaklaşıyor, özüne çok büyük ihanet ediyor insan. Ve en önemlisi de, İslam’ı, kimlikte yazan, sadece bir kelime olarak algılıyor.

Evet, kabul ediyorum. Türkiye, kimliğine yakışır bir şekilde, gerçek bir İslam ülkesi olmaya başlıyor. Evet, kabul ediyorum. Türkiye, kendisine vurulan bütün zincirleri tek tek kırıp, geçmişinin bütün noktalarını hatırlayıp, adım adım özüne dönmeye ve ülke ülke, tüm dünyaya kendini, gerçek kimliğini kabul ettirmeye başlıyor. Ülkeye bu açıdan bakınca, 24 saat secdeye kapanıp, şükür etmek istiyor insan. Ancak, bir an durup düşününce, 2017’in Türkiye’sinin, bu kadar da, toz pembe olmadığı görülüyor.

Çünkü, çok dolu, tam donanımlı insanlar, geçmişi ile gurur duyan, köklerini unutmayan, pırıl pırıl genç nesil olsa da, bir kesim gençlik ise, kendi değerlerinden bihaber yaşıyor. Ne yazık ki, 2017’in gençliği, adına “telefon’’ dediğimiz, bir makine ile yaşayıp, sosyal olmayı, facebook, twitter, whatsaap ile hallettiklerini zannediyorlar. Bu yazıyı okuyan gençlik ve onların bu hallerine kör olan aileleri, bana kızacak biliyorum. Ancak ben, günümüzün 18 – 25 yaş aralığındaki gençlerin yüreğinde, duygu göremiyorum. Gelen bahara dair, sevinç, mutluluk göremiyorum. Vatana dair sevgi, vatana dair endişe göremiyorum. Dillerinde olan aşkı, yüreklerinde göremiyorum. Allah sevgisini, peygamber sevdasını göremiyorum.

Tamam, 15 temmuz’un başkahramanı gençlerdi. Ancak 15 temmuz tehlikesi, 16 temmuz sabahı yada 10 ağustos gecesi, vatan nöbetlerinin sona ermesi ile bitmedi. Evet, Türkiye büyüyor. Türkiye, özlenen özüne dönüyor ve Türkiye’de, bir şeyler oluyor. Ama Türkiye ve İslam düşmanları da, pes etmek istemiyor. Düşman, bizi, bize kırdırmak istiyor. Düşman, kendi ayaklarının üstünde duran, Türkiye’den rahatsız oluyor. Düşman, al yıldızlı bayrağımızdan nefret ediyor. Düşman, ezanımızı kesmek istiyor ve düşman, bütün bunları yapmaya ant içiyor.

İşte bu yüzden, gençlerin yüreğini, imanla doldurmak lazım. Allah ve peygamber sevgisi, vatan aşkı ve batı’nın batırmak istediği İslam ile doldurmak lazım. Bir ve beraber olmak lazım. Öz ile sözü, ayrı değil, aynı tutmak lazım. İslamı, kimlik yerine, direk yüreğe ve duruşa yazmak ve dua nöbetine devam etmek lazım.

Not: bütün gençlerin, 19 Mayıs Gençlik ve Spor bayramı kutlu olsun. Unutmayın ki, gerçek hayat, sanal hayattan, çok daha güzel ve özel.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Ömer Alikılıç - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Sakarya Yenihaber Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sakarya Yenihaber Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sakarya Yenihaber Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sakarya Yenihaber Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket Sizce Sakarya'daki en başarılı belediye hangisi?
Tüm anketler