
Öyle bir döneme denk geldik ki rahmetli Murat Göğebakan’ın söylediği gibi “Acılar parayla satın alınmaz, gelirse katar katar gelir. Hele bir gelmeye görsün ki yüküyle yakar yakar gelir...” mısralarını bugün Türkiye’de fazlasıyla yaşıyoruz.
Katliamlar, Açlık, Yoksulluk, İflas, Hastalık, Vicdansızlık, Namussuzluk, Adaletsizlik.. vb. onlarca çöküntü yaka yaka üzerimize geliyor.
Gençlik yıllarımızda en güvenilir kurumlarımız sıralaması yapılırdı. Birbirleriyle yarışan kurumlarımız liyakatli, namuslu ve vicdan sahibi insanları mezhebine, siyasi görüşüne, cinsine bakmaksızın ülkenin hangi köşesinde olsa bulup görev başına getirirlerdi.
Akademik ünvan yapmak isteyenler bilimsel çalışmalar yapar, yurt dışında bile yayınlanan kabul gören makalelere imzalar atarlardı.
Bu meşakkatli süreçler sonunda tarafsız jürilerin karşına çıkar uzmanlık başta olmak üzere kürsü başkanlığına ve rektörlüğe uzanan bir sicile sahip olurduk.
Bu liyakat sistemi sayesinde Meclis başta olmak üzere devletimizin her kurumu büyük bir saygınlığı ve güveni temsil ederdi.
Belki ülke olarak daha fakirdik, lüks arabalara binemez, çocuklarımızı özel okullarda okutma yarışında olmazdık.
Biliyorduk ki devlet okullarından da mezun olanlar en güzel mesleklere sahip olabilirlerdi.
Bunların en basit örneğini tamamen devlet okullarından mezun olarak Uzman Hekim olan kendimi verebilirim.
Fakat günümüzde liyakat yerine yalakalık, doğruluk yerine yalan, helal yerine haramın revaçta olduğu her saniye daha da battığımız bir girdabın içinde yaşıyoruz.
Bu durum sorunumuzun yönetim şeklinden öte bir insanlık sorunu olduğunu göstermektedir.
Belki de amaçlanan vicdansız, namuzsuz, liyakatsiz ve ahlaki çöküntünün hakim olduğu toplum mühendisliği bile olabilir.
Başarılı olunduğu takdirde hangi siyasi parti hangi sistemle ülkelerini yönetseler bile hiçbir durumda değişiklik olamayacağı aşikardır.
Bu gerçekliği son günlerde meclisteki kavgalardan, vicdanlarımızın geldiği mertebeden, en güvenilir kurumlar sıralamasında yerlerde sürünmemizden, sanki görevleri halkı umutsuzluğa sürüklemek olup tv’lerde tartışma programlarına çıkan aynı simalardan, milleti temsil etmesi için özel olarak önümüze koyulan insan kılığına bürünmüşlerden görebilirsiniz.
Ülkemizi, milletimizi ve insanlığı tasavvur ettiğimiz mefkûre ye ulaştırabilmek için milli birlik ve dirliğimizi sağlayacak kutsal değerlerimizin altında buluşmak ilk vazifemiz olmalı,
Türk milletinin selametini ve saadetini her nefsin üstünde görmeliyiz.
Öncelikle yapmamız gereken salgın sürecinde tamamen unuttuğumuz çocuklarımızı sahipsiz bırakmamaktır.
Ülkemizin geleceğini emanet edeceğimiz neslimizin namus, vicdan, güzel ahlak başta olmak üzere en güzel insani ilkeler çerçevesinde yetişmesine katkıda bulunmaktır.
Başta bayrak olmak üzere kutsallarımızın yerlere düşmemesi için kendilerini feda eden Fırat Çakıroğlu, Ömer Halisdemir, Fethi Sekin ve Gara şehitlerimizle birlikte bütün Şühedaya Allah’tan rahmet diliyorum.
Mekanları cennet olur inşallah.
Dedelerimiz ninelerimizle birlikte sağlıklı mutlu bol bereketli haftalar…
Günaydın sakarya. DR by her hafta yazınızı okurken bu sefer iktidar bu yazıyı okur liyakata ahlaka önem verir diyorum ama ne yazık ki cihan byin her hafta kaleme aldığı konuları okuyunca bu iktidarın kör sağır dilsiz olduğunu görüyorum ülkedeki bu savrukluk beceriksizlik daha nereye kadar gider bilemiyorum cihan byin her hafta bi konuya değinmesi içimizi acıttigi kadar basiretsiz insanlar tarafından yonetildigimizi daha iyi anlıyorum keşke kelimesini pek sevmem ama kullanmak zorundayım keşke yazilarinizi sadece iktidar değil muhalefette okusa gördüğüm kadarıyla onlarda iktidarın peşinde görmüyorlar duymuyorlar ben òzellikle muhalefeti tek yumruk olmaya gönlü kırılmış partilileri türk milliyetçilerini bir araya getirip bu savruk düzene son vermesini temenni ediyorum her hafta değinmiş olduğunuz konular için bizleri aydınlattığınız için size çok teşekkür ediyorum sağolun varolun.