Aslında çok sert mizaçlı bir adamdı. Hanımı dahil hiç kimse daha önce güldüğünü görmemişti. İnsanlarla arasında kocaman bir duvar vardı her daim. Hanımı ile bile evlendikten iki gün sonra konuşmuş o da bir kaç kelime ile sınırlı kalmıştı.
Eve döndükten bir gün sonra aynı kurdun bahçedeki kestane ağacının arkasında beklediğini fark etmiş ve her gün düzenli olarak yiyecek bir şeyler bırakmış oraya. Ve aralarındaki suskun dillere bağlı ilişkileri uzunca bir sure devam etmişti.
Zonguldak limanında bir çınar ağacının hemen dibindeki köpek olanca hırçın ve tehditkar tavrıyla genç adamın hemen bir metre önündeydi. Hanımından biraz ekmek istedi. Köpeğin önüne doğru attı. Köpek bir süre ekmeğe ve genç adama baktı. Sonra ekmeği ağzına aldı ve çınar ağacının arkasındaki oyuğa girdi. İçerde 5 yavrusu vardı. Köpeğin durumu Süleyman Ahmet’in durumundan biraz daha iyiceydi. En azından başlarını sokacak bir yuvaları vardı.
Eşyalar ve çocukları şehrin merkezine taşıyan traktörü jandarmalar durdurup herkesi indirdiler. Şoför, komutan olduğunu düşündüğü genç bir askerle hararetli bir sekide tartışıyordu. Bütün yük indirildi. Genç adam şaşkın ve kızgındı. Şoför, boş traktöre tekrar bindiğinde yanına yanaştı ve ne olduğunu sordu. Şoför, kömür madeninin patladığını çok insanın öldüğünü bu yüzden araç ihtiyacı sebebiyle jandarmanın traktöre el koyduğunu söyledi. Uzaklaşırken “başının çaresine bak kardeşim, benim bir suçum yok” dedi ve jandarma aracını takip ederek gözden kayboldu.
Ne yapacağını bilemez bir ruh haliyle çevresine bakarken büyük oğullarından birinin yük çuvallarının üstünde zıplayarak oynadığını fark etti. Çok kızgın bir şekilde oğlunu iki eliyle havaya kaldırdı ve bir kaç metre ileriye doğru fırlattı. Ağlamaya başlayan çocuğu annesi yerden kaldırdı, üzerini temizledi ve kocasına sert bir şekilde baktı. Genç adamın da ona sert bir şekilde bakmasından sonra kafasını öne eğdi ve arkasını dönerek iki yaşındaki ikizlerinin yanına geçip oturdu.
Süleyman Ahmet omuzuna aldığı yamalı ceketiyle tekrar liman yönüne doğru yürümeye başladı. Bir saat sonra şehir merkezine yükleri taşıyacak bir at arabasıyla geri geldi. Hızlıca yüklediler ve bir saatlik yolculuktan sonra Zonguldak otobüs istasyonuna gelmişler ve tekrar bütün yükü aşağıya indirmişlerdi. Otobüs ile önce Düzce’ye, oradan at arabası ile Akçakoca’ya oradan da ne bulabilirlerse onunla KocaAli’ye ulaşacaktı.
Birazdan başlayacak olan ve on iki saat sürecek yolculuk onu düşündürmüyordu. Onu asıl düşündüren babasının onu nasıl karşılayacağıydı. Teklifini bunca yıl kabul etmediği ve sonrasında habersizce yanına gittiği babasının, ona nasıl tepki vereceğini merak ediyordu.
İyi haftalar..
Yorum yazarak Sakarya Yenihaber Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sakarya Yenihaber Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sakarya Yenihaber Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sakarya Yenihaber Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Sakarya Yenihaber Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sakarya Yenihaber Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sakarya Yenihaber Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sakarya Yenihaber Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.