Zor bir soru çünkü herkes kendi açısından veya konumundan ve branşından bakarak konuya yaklaşacaktır. Bu durumda cevaplar da ona göre değişecektir. İşin içinden çıkmak hiç öyle kolay değil. Ancak siz neye inandığınızı belirtirseniz belki tanım onun üzerinden yapılabilir ve bunu da sadece siz kabul edersiniz. Eskiler tanımı tanımlarken şöyle derlermiş mealen: Tanım içine alması gereken her şeyi içermeli, dışarıda bırakılması gerekenleri de hariç tutmalıdır. Bir şeyi tanımlarken şunu yapmak önemlidir, o şeyin öncelikle ne olmadığı belirtilmelidir. Aksi halde elde edilecek şey istenilen şey olmayacaktır. Önce genel bir tanımlama ile başlayacak olursak; insanların inanma, düşünme ve yaşama biçimleridir, diyebiliriz. Bunu kabul ettiğimiz zaman herkesin bir dini vardır, dememiz mümkündür. Bazıları şöyle diyebilir: Yo ben herhangi bir dine mensup değilim. Ancak o bununla şunu söylemek istiyor: Ben ortalıkta dolaşan ismi koyulmuş dinleri kabul etmiyorum. Çünkü bahsi geçen kişinin de mutlaka inançları, düşünceleri ve ortaya koyduğu bir yaşama biçimi vardır.
Elbette biz burada din denilince Müslümanların tercih ettiği ve Hz. Âdem ile başlayan sürecin ortaya çıkardığı ilahi dini kastedeceğiz. Bu ise sadece İslam’dır. Çünkü kitapta şöyle buyruluyor: “Allah katında din, şüphesiz İslam'dır. Ancak, Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın ayetlerini kim inkâr ederse bilsin ki, Allah hesabı çabuk görür.” İslam bağlamında dine bakıldığında ise üç kategori oluşur. İlki hak din yani aslını muhafaza etmiş ilahi dini ifade eder. İkincisi ise ilahi mesaj alan bir peygamberle başlamasına rağmen aslından uzaklaşmış veya sapmış olanlardır. Son olarak batıl yani tamamen insanlar tarafından uydurulmuş olanlardır. Gerçi bunların da kökeninde çok eskiye dayanan ilahi dinle kesişme olabilir ancak tamamen uzaklaştığı için herhangi bir irtibatı kalmamıştır.
Din ne değildir meselesine gelince kitabın muhtelif beyanları vardır. Fatiha suresinde belirtilen dinlerini azgınlık yani Allah’ın gazabını üzerine çekecek hale getirenler gibi olmamız istenmez. Bu ifadenin tefsirlerdeki bir yorumu dikkat çekicidir ki onların Yahudiler olduğu söyleniyor. Onların bir kısmı dini kendi ırklarının yeryüzüne hâkimiyeti amacıyla kullanmışlardır. Bugünkü Filistin olaylarını böyle okuyabiliriz herhalde. Bunu ifade ederken antisemitist bir anlayışımız yoktur. Biz bununla gerçekten azgınlaşanları kast ediyoruz. Zaten kitapta da onların içlerinde gerçekten iyiler olduğu belirtilir. Diğeri ise sapkınlıklarını dine sokanların durumuna gelmemiz istenmez ki bunların ise Hıristiyanlar olduğu söyleniyor. En önemli sapkınlıkları ise Hz. İsa’ya tanrının oğlu yakıştırmalarıdır. Ruhbanlık konusunda da kitapta Allah onları eleştirir ve bunu Allah’ın onlardan istemediğini ancak onların bunu da hakkıyla yapmadıklarını söyler. Kitabın ifadesi ile din bir oyun veya eğlence değildir. Bu farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Caz ile niyaz bir arada olmaz, ifadesinde olduğu gibi. Dinin hükümlerinin herkese farklı uygulanması da önemli bir olmazdır. Son olarak şunu söylemeliyim, dindeki birey veya toplulukların kendi görüşlerinin tek doğru olduğu zannı dinin açmazlarındandır. Geçici durumlar adına ortaya koyulan şeylerin kaide oluşu veya dine dâhil edilişi eğer uygulanırsa ortalıkta ne din kalır ne de Müslüman.
Şimdi dine gelirsek yani İslam’a burada dikkatli olmak gerekir. Öncelikle din genel kaideler, yönelişler, prensipler ortaya koyar. İman ve inkâr çizgilerini belirler. Bazı haramlar vardır ve onlar bellidir. Ancak helaller tek tek sayılmaz. Bu kişi, çevre ve toplum bazında belirlenir ama herkesi bağlayıcı değildir. Ayrıca kişiler, cemaatler ve cemiyetler kendi farklılıklarını genel anlayış ve kaidelere karşı olmadan oluşturabilirler. Bu konuda engin bir hoşgörüye ihtiyaç vardır. Yine İslam’ın önemsediği anlayışlardan biri de orta yol anlayışıdır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
İslam adalet ile merhamet arasında dengeyi önerir. Katı adalet veya aşırı merhamet zulüm doğurur. En basitinden çocuk eğitiminde de durum böyle değil midir? Bu konudaki yanlışlıkların sonuçlarını medya programlarında sıkça görmemiz mümkündür.
İslam akıl ile nakil arasında da dengeyi esas alır, buna güncel bilimsel verileri de ekleyebiliriz. Katı nakilcilik de katı akılcılık da toplumlara huzur vermez. Bilim kurgu filmlerinde bunun işlendiğini görüyoruz, katı kuralcı yönetimler sonunda en önemli problem haline geliyor.
Son olarak İslam sabitlikle değişkenlik arasında denge kurulmasını ister. Sabitlik katı softalığa ve ardından yobazlığa götürür. Yobazlık ise ilerlemenin durması ve geri kalmışlıktır. Geri kalmış toplumlar ise bir şekilde ileri toplumların hedefindedir ve sömürü için kolay lokmalardır. Aşırı değişim isteği de toplumları bozar, ahlaki çöküşler olur ve özellikle adalet mekanizması sarsılır. Bu da huzursuzluğun tavan yapmasına neden olur. Her ikisi dengelenmedikçe kimin neyi savunduğu, kimin neye inandığı belli olmaz. Yeni nesiller için örnek alınacak bir toplum da yoktur artık. Ya geçmişe duyulan özlemlerle avunur ya da geçmişi tamamen yok sayıp geleceğimizi kuracağımızı zan ederiz.
Evet, şayet Müslüman’sak din İslam’dır. Her Müslüman kendini bu konuda yetiştirmelidir. Kendimizi kayıtsız şartsız birilerinin eline teslim edemeyiz çünkü onların önleri açık olsa da arkaları karanlık olabiliyor. Biz işimizi garantiye alalım sonra vah demek para etmez.
Maide suresi 3. Ayetten bir alıntıyla bitirelim: “…Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslâmiyet’i beğendim…”
Yorum yazarak Sakarya Yenihaber Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sakarya Yenihaber Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sakarya Yenihaber Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sakarya Yenihaber Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Sakarya Yenihaber Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sakarya Yenihaber Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sakarya Yenihaber Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sakarya Yenihaber Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.