Bizler hayatı her zaman yüzeysel yaşıyor, yaşananlara yüzeysel bir yorum yapıp, istediğimiz damgayı vuruyor ve her şeyde olduğu gibi hemen kolaya kaçıp, sadece gözümüzün gördüğüne inanıyor ve sadece onu kabul ediyoruz. Çünkü her birimiz, “sürü psikolojisi” ile yaşıyoruz. Öndeki koyun nereye ve ne şekilde gider ise arkadakiler de o yönde ilerliyor işte. Çünkü çoğu insan, “neden böyle’’ demiyor.
Her insan giyimi, konuşması hayata karşı tavrı ve karakteri ile farklı bir insan. Ya da daha doğrusu farklı bir insandı… Farkında mısınız bilmiyorum ama ‘’dı, di, du, dü’’ eklerini çok sık kullanır olduk bugünlerde. Çünkü ne yazık ki artık eski “biz’’den eser kalmadı. Geçen zaman ile birlikte değiştik, değiştirildik. Çoğu insan kendine ait olmayan bir kimlik ile yaşıyor. Ve üstüne beş on numara büyük gelen bu kimliği, “şimdi böyle’’ diyip kabul etmeye, kabul ettirmeye çalışıyor. Geçen zaman ile insanin rengi, karakteri, düşünceleri ne şekilde değişir bilmiyorum.
Oysa aynı duygu farklı yüreğe düştüğü zaman farklı şeyler yaşatıyor… Mesela bir ortamda acının sözü bile her insanın yüzüne hüzün yerleştirmeye, soğuk rüzgarlar estirmeye yetebilir. Ancak acı, her yüreğe farklı resimler çizip farklı cümlelere imza atar. Kimi yürek şaşırır acıyı görünce. Kendini bir boşluğa düşer gibi hisseder ve kendi kurduğu karanlık dünyasında kaybolur gider… Çünkü o duyguların ve hayatın özünü göremeyen, kör bir yürektir. O sadece mutluluğu ister ve acıyı bilmediği için mutluluğu da eze eze yaşayamaz…
Kimi yürek ise o çok korkulan acı ile büyür, çoğalır ve değerine değer katar adeta. Çünkü bilir ki bu dünyada hiçbir şey hiçbir şekilde sebepsiz yaşanmıyor. Siyah, beyaz olduğu için vardır mesela. Beyaz ise siyah olduğu için… Ancak bizler sabrı kaldırdık hayatımızdan. Çünkü artık her şeyin üstünden öylesine bakıp geçiyoruz. “Acı kötüdür, mutluluk ise güzel’’ mantığında yaşıyoruz. Ve bu mantık hayatın dört bir yanına koca koca sınırlar çizmekten başka hiçbir işe yaramaz…
Çünkü her görüne, gördüğü gibi olmuyor şu dünyada. Her şeyin ve hatta her insanın göremediğimiz ya da daha doğrusu, bakmadığımız çok özel yönleri vardır mutlaka. İşte belki de bu yüzden bir kez daha gözden geçirmek lazım hayatı. ‘’Çürük elma’’ dediklerimizin çürüklüğünden, ‘’altın’’ diyip, yüreğimizin başköşesine yerleştiklerimizin saflığından bir kez daha emin olmak lazım. Zaten her insanın çürük tarafı da, altın tarafı da vardır. İşte tam da bu noktada iyi ölçüp biçmek lazım. Hayatı, insanları ve çevrede yaşanan olayları iyi şekilde gözlemleyip, gerçek fikrimizi, korkusuzca ortaya koymak lazım. Ve de yenilenmek için yeni bir şeyler söylemek lazım…
Yorum yazarak Sakarya Yenihaber Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sakarya Yenihaber Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sakarya Yenihaber Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sakarya Yenihaber Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Sakarya Yenihaber Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sakarya Yenihaber Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sakarya Yenihaber Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sakarya Yenihaber Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.