Usta'nın bir kitabı var. 'Kapıdan İçeri Girmek' ismi ile maruf. Bir başucu kitabım ve esin kaynağım. Okumaktan büyük haz aldığım bir eser. Okumayanlarınız varsa okumasını tavsiye ederim. Tam bir 'şehrengiz'. Yani 'şehir kitabı'. Şimdilerin ödüllü 'şehir kitapları'nda anlatılan 'doğru olmayan aksine doğru olmaya okuyucusu inandırılmaya çalışılan hatıralar ile doldurulmuş şehir kitapları'ndaki hatıralardan sakınan 'gerçek hatıralar' ile dolu-doludur, O kitap. Şimdilerde eskiliğinden eser kalmayan 'Bulvar Havuzları'nı anlattığı bir denemesi vardır ki; yüz kere okusam yine okurum, yine okurum ve yine okurum. Konuşturur havuzları adeta.
'Türkü, 'Manastır'ın ortasında var bir havuz' der ve bir havuzla övünür; bizde peşpeşe havuz vardır ve bu havuz adamlığımızı etkilemiştir, fakat bu havuzlarla övünmesini bilmeyiz' diye bahsini geçirir 'Havuzların Saklı Dili' denemesinde; Usta. Devamında da 'Gelin bu havuzlardan bazılarını yâd edelim' diye kalem tutar elleri. Yazarak belli bir yerine kadar getirir, denemeyi. Tamamını buraya alacak değilim. Bakın aldığımız neresi.
Birlikte okuyalım. ' Emniyet Amirliği, Defterdarlık'ın tam karşısında yani Bulvar'ın ilk parçasının ucunda. Çocukların oyuncak binalar kurdukları tahta parçaları vardır hani; onlardan tam bir küp olan iki tanesini üstüste koyun, onların tepesine de alanının ancak dörtte birini kaplayan melon şapka şeklinde bir kubbecik oturtun; amirlik, biraz çocuksu, daha çok afili bu binadadır işte. Kapısı, Defterdarlık'tan tarafa bakar elbette. Oraya da yedi-sekiz basamaklı bir merdivenle çıkılır. Merdivenin sağında, yani kubbe tarafında küçük bir bahçe, o behçede evet, bir güzel havuz vardır. Yusyuvarlak. Fıskiyeli. Zıp-zıp toplu. Dudağında güller. Ama kırmızının hafifinden değil, şairin 'la'l' dediklerinden. Emniyet Amirliği'nin Gümrükönü tarafı bitişiğinde, İtfaiye. İtfaiye arabaları Ziraat Bankasına bakar, fakat beri tarafa bakan arka bahçesi, bir ön bahçe gibidir. Oldukça geniştir. Ortasında dikdörtgen bir havuz vardır. Etrafında boysuz-boysuz çiçekler. Güller duvar boylarındadır. En çiçekli yer dipteki kameriyenin önüdür. Bu kameriye meşhurdur; akşamüzerleri memurlarla dolar-dolar taşar.' Son kaleme aldığı ile birlikte dönemin memurlarının vakit geçirdikleri, akşamüzerlerini değerlendirmede tercihlerinin olduğu yer hakkında bilgi sahibi de oluyoruz.
Bakın sonrasında nasıl anlatıyor diğer bir havuzu ve varlığının durumunu.
' Bulvar'ın yine bu kısmında, aşağı-yukarı Belediye İşhanı hizasında da Belediyeye ait bahçeli bir kahve. İçinde, belki İstasyon'dakiler ile yaşıt birkaç çınar, daha çok ise akasya. Havuzsuz olur mu? Bir de havuz. Bu havuza nedense pek bakılmıyordu. İstenmeden olmuş çocuk gibiydi. Giyimsiz, kuşamsız, ilgisiz.' Burada bahsedilen bugün AKM dediğimiz 'maddi hizmet ve kazanç kapısı' binanın ardında kalan havuzdur. Yazları cıvıl-cıvıl olan havuz nedense kışları hiç ilgi çekmez. Üşütülür, ısıtılmaz, bakımsız kalır. Fakat hep konuşacak gibi hazırdır, ağzını açmaya, sularını etrafa saçmaya ve de anlatmaya.
Tıpkı yazdığı gibi 'istenmeyen çocuk'tur, sahipsizce.
Bakımsızca hülasa 'giyimsiz, kuşamsız, ilgisiz'. Başka illerde öyle mi?
Baksanıza Türkü bile 'Manastır'ın ortasında var bir havuz' diye başlıyor ve o bir havuzun bakın nasıl şarkısını yapıyor.'Aman Havuz Canım Havuz, Dimetoka Kızları Hepsi De Yavuz, Biz Çalar Oynarız, Manastır'ın Ortasında Var Bir Çeşme Aman Çeşme Canım Çeşme, Dimetoka Kızları Hepside Seçme Biz Çalar Oynarız' diye çalınıp-söylenmekte. Bizim havuzlar; sanki bugüne veda etmekte
Bir aradığımız değeri daha bulduk
'Şeker Fabrikası Temel Atma Töreni Davetiyesi'
Her yaptığımız bu şehir adına. Her yaptığımız uğraşı da bu şehir adına.
İşimizden, aşımızdan, geçimimizden ve hayatla mücadelemizden artan zamanda 'bu şehir adına'.
Uzun zamandır arayışını sürdürdüğümüz bir 'tarihi belgeyi daha henüz somutuna sahip olamazsak bile sanalına kavuşarak' arşivimize kazandırmayı başardık.
12 Eylül 1952 Cuma günü Adapazarı Çark Deresi kenarı Elmalı Mevkii'nde temel atma töreni gerçekleştirilen Adapazarı Şeker Fabrikası'nın tören davetiyesini elde etmenin mutluluğunu sizlerle paylaşmak istedim. O günü hatırlayalım isterseniz. O günü anlatan Merhum Gazeteci Hamdi Güllü. Mayıs 1954'de yayınına başlayan 'Son Dakika Gazetesi'nin sahibi. O gazeteyi çıkartmadan önce Akşam Haberleri'nde Merhum Muzaffer Şatır'ın mahiyetindeki kadroda yazılar yayınlatmış. Ben onun gazedteciliğinin son dönemine Uzunçarşı'nın sonunda bulunan matbaasında yayınladığı 'Ada Postası' döneminde denk geldim. Birkaç akşam gaazetenin dizgisi için arkadaşların yanında kalmıştım. Onlara iş bitsin diye 'ah paşam, ah' der dururdu. Bakın neler anlatmış o güne ilşkin. 'o gün TBMM Başkanı Refik Koraltan ve Başbakan Adnan Menderes tarafından temeli atılan Adapazarı Şeker Fabrikası'nın temel atma merasiminde bulunmak üzere, Büyük Millet Meclisi Başkanı Refik Koraltan, Başbakan Adnan Menderes bu sabah saat 10.10 de uçakla Ankara'dan Adapazarı'na hareket ettiklerini öğrendik. Tören için Adapazarı'na gelenlerin arasında hatırladığım kadarı ile Büyük Millet Meclisi Başkanı ve Başbakana MilIetvekilleri Remzi Birant, Suat Başol, Abdullah Gedikoğhı, Halil Emre, Ahmet Gürsoy, Naci Berkman, Şevket Bilgin, Şeker Şirketi Genel Müdürü Baha Tekand, İş Bankası Meclisi Başkanı Tevfik Rüştü Aras var ve o zevata da dönemin Kocaeli DP il Başkanı Celâl Tüzün, İzmit Belediye Başkanı Sadettin Yalım ve Adapazarı DP İlce Başkanı Yaşar Bir refakat etmekte. Büyük Millet Meclisi Başkanı Refik Koraltan, Başbakan Adnan Menderes ve beraberlerindeki zevat, saat 12 gibi Köseköy Hava Meydanına inmişlerdi. Sayısı on bini aşan büyük bir halk kitlesinin muhabbet ve sevgi tezahürleri İle karşılanan Büyük Millet Meclisi Başkanı ve Başbakan 'doğruca (İzmit) Belediye binasına gitmişlerdir. Yemeğin ardından Meclis Başkanı Refik Koraltan, Başbakan Adnan Menderes, öğleden sonra halkın sevgi tezahürleri arasında Adapazarı'na gitmek üzere İzmit'ten ayrılmışlardır. Büyük Millet Meclisi Başkanı Refik Koraltan, Başbakan Adnan Menderes ve beraberlerindeki milletvekilleri ve diğer davetliler saat 16 gibi Adapazarı'na gelmişlerdi. Adapazarı'na girerken muazzam bir halk topluluğunun sokakları doldurduğu ve misafirlerin beklediği görülüyordu. Büyük Millet Meclisi Başkanı ve Başbakan otomobillerinden indikten sonra başta bando bulunan bir askerî kıtayı selâmlamış bundan sonra. Halkın arasına karışmışlardı. O günlerde yaklaşık kırk bin nüfusu olan Adapazarı'nın yirmi-yirmibeş bin kişisi meydanı doldurmuştu. Dakikalarca süren alkışlardan sonra evvelâ Büyük Millet Meclisi Başkam sonra Başbakan kısa birer konuşma yaptılar. Bundan sonra otomobillerle Şeker Fabrikasının temel atma merasim yerine yani Elmalı'ya gittiler. Burada da muazzam bir kalabalık Büyük Millet Meclisi Başkanı ile Başbakanı bekliyordu. Burada yapılan konuşmalardan sonra Büyük Millet Meclisi Başkam İle Başbakan ilk harcı memleket ve Adapazarı için hayırlı olması temennisiyle attılar'.
İşte böylesi bir mutlu günün davetiyesine kavuşmak son derece mutlu kıldı, beni
Albümlerden bugüne
'KUZULUK 1954'
Resimlerin kime ait olduğunu bilmiyorum. Postadan çıktılar ve gönderenin de adı yok.
Bu türden o kadar çok mektup ve fotoğraf alıyorum ki; gönderenden de, ilgilenenden de Allah Razı Olsun.
Arşivimizin ve çalışmlarımızın kapsam alanının genişlemesinden son derece mutluyum. Bakın son gelenlerden birkaç fotoğraf çalışmalarını ağırlıklı olarak sürdürmesekte Kuzuluk'la ilgili. Kuzuluk Kaplıcası'nın o yıllarda Ziya Yıldırımgeç'e ait olduğunu biliyoruz ve hemen onun yanında akan Kalyan Deresi'nde baharın ilk günlerinde serinleyenlere ilşkin. Kalyan Deresi; çok eskiden beri akmakta. Akyazı ile Kuzuluk'un arasından akan ve bir ucunun Keremali'den gelen pınarlarla diğer ucunun da Akyazı'nın Antik Tepesi Asar Tepe'nin eteklerindeki ufak pınarlardan geldiği biliniyor. Kalyan aslınca Osmanlıca bir kelime ve anlamı 'nargile'. Ama anlatılan rivayet daha başka. Bakın rivayet nasıl anlatılıyor. 'Kalyan Usta, aslında Osmanlı'nın köprücü köylerinden biri sayılan Yongalık'ta yaşamış bir Ermeni. Asıl işi demir döğmek. Eski at arabalarına demir çemberrli ahşap tekerlekler yaparmış. Yongalık Köyü'nden Akyazı'ya gitmek için Kuzuluk Yolu'nu kullanmak zorunda. Ama yolun üzerinde köprü yok. Aslında var denilir de iğreti olduğu için yok denilir, cinsten. Kesiyor, Kalyan Efendi, Yongalık ormanlarından ağaçları yapıyor bir ay gibi zamanda bir sağlam köprü. Gelen geçenden Osmanlı Altını alarak başlatıyor, köprüyü kullandırmaya. O günlerde derenin adı-sanı yok. Bir gün para vermeyen birkaç atlının hışımına uğrayıp köprüden ittiriliyor, Kalyan Efendi, düşerken kafasını derenin büyük çakıl taşlarına vurur ve orada ölür. Atlılar kaçar, köylüler birkaç gün aradıktan sonra bulurlar Kalyan Efendi'yi. O gün bugündür derenin adı 'Kalyen' diye geçer ama aslı 'Kalyan'dır. Bu tabiki bir anlatı. Rivayet, doğru diye bir durumu yok. İşte o derenin akışında poz verenlerin Kuzuluklu olup olmadığı konusunda bir bilgimiz yok. Kıyafetleri 1954 yılı için oldukça modern ve konsept olduğuna bakılırsa şehirden gelmeler. Bildiğimiz ayaklarını serinlettikleri ve baharın gelişini kutladıkları.
Yorum yazarak Sakarya Yenihaber Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sakarya Yenihaber Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sakarya Yenihaber Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sakarya Yenihaber Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Sakarya Yenihaber Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sakarya Yenihaber Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sakarya Yenihaber Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sakarya Yenihaber Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.