İş Bankası Eski Müfettişlerinden Hasan Eskil’in “Teftiş Öyküleri” kitabındaki, banka müdürlüğüne yükselen zeki ve azimli odacının hikâyesini gözlerim yaşararak okurken aklıma Doç. Dr. Oytun Erbaş ve Hıdır Güler geldi. Geçen hafta bir televizyon programına katılan Doç. Dr. Oytun Erbaş, “Babam pazarcıydı, Ak Parti’den önce fakir çocuklarının akademisyen olması mümkün değildi. Ak Parti olmasaydı akademisyen olamazdım” mealinde sözler sarf etmişti… Anlaşılan Sayın Erbaş Cumhurbaşkanımızın “Ak Parti’den önce olumlu hiç bir şey yoktu” yolundaki söylemlerini doğrulayarak, kariyer basamaklarını hızla çıkmak istiyor…
Daha sonra öğrendik ki, Oytun Erbaş’ın babası pazarcı değil bankacı… Oytun Erbaş’ın kendisi ile ilgili sözleri doğru olmadığı gibi algı yaratmaya Ak Parti’yi kutsamaya yönelik sözleri de gerçeği ifade etmiyor… Türk bürokrasi ve akademi tarihi; babası pazarcı, odacı, bakkal, çiftçi, hamal olan profesör, genel müdür, general, müsteşar ve büyükelçilerle doludur… Üniversitedeki hocalarımdan babası bakkal, çiftçi ve çımacı olanları tanıyorum… Uzun yıllar görev yaptığım için çok iyi biliyorum; PTT ve Türk Telekom Genel Müdürleri içinde babası odacı ve dağıtıcı olanlar vardı… Cumhurbaşkanlarımızdan Süleyman Demirel bir çiftçinin oğluydu, çocukken çobanlık yaptığı için “Çoban Sülü” olarak bilinirdi. Hiçbir Cumhurbaşkanımız Boğazda yalılarda büyümemişti… Cumhuriyet; Kazım Karabekir’in “Yetim Yurtları”ndan başlayıp “Köy Enstitüleri” ve “Parasız Yatılı” uygulamaları ile sürdürülen politikalarla daha ilk günden kimsesizin kimsesi olmuş, yetenekli, çalışkan, azimli Anadolu çocuklarının önünü açmıştır… Onun içindir ki; Cumhuriyet olmasa bir çoban, bir tornacı, bir sandalcı, olabilecek kişiler Cumhurbaşkanlığı makamına kadar yükselmişlerdir… Tabii tarikat ve cemaat evlerinde sözde dindar ama özde kindar bir anlayışla büyüyenler; maalesef devletin şefkatli yaklaşımı ile tanışmadıkları için devlete Cumhuriyete karşıt bir söylemi sürekli dillendirmekten bıkmıyorlar…
Konu azimden, istekten, okumaktan açılmışken, size bu konularda aklıma ilk gelen ismi Hıdır Güler’i tanıtmak istedim…
1978 yılının Mart ayında PTT Kayseri Başmüdürlüğü Muhasebe Müdürlüğü’nde memur olarak göreve başlamıştım. Ülkenin kutuplaştığı, kurtarılmış mahallelerin oluştuğu, insanların karşı cenahtakileri düşman gibi gördüğü yıllar…
Muhasebe servisinde, liseden okul arkadaşım Habip Korkmaz da var. Sarıldık… Gün boyunca bana serviste çalışanlar hakkında, isimlerini de söyleyerek bilgi vermeye başladı; ….Hanım dürüsttür, … Bey kaytarıcı, …Hanım CHP’li, ….Bey ülkücü, ….Bey aşırı solcu, …. Hanım ot… O kadar ismi bir günde tanımam, öğrenmem mümkün değildi.
Gün bitiminde aklımda tek bir kişi kaldı; Baş Veznedar Hıdır Güler… Tunceliliymiş, aşırı solcu ve aleviymiş. Çocukları sol örgütlere üyeymiş. Birisi örgüt üyesi olduğu için hapisteymiş…
Hıdır Güler; 1.85 boyunda, iri yarı, esmer, ciddi görünümlü hatta asık suratlı bir insan… Hep aynı eski lacivert takım elbiseyi giyiyor. Sanırım tek elbisesi var. Elbisesi eski, eprimiş, yer yer de parlamış, ama temiz. Mesaiye erken gelenlerden… Elinde sefer tası, cebinde Cumhuriyet gazetesi. Karşılaştığı herkese selam veriyor: Günaydın! Belindeki anahtar yumağı ile önce veznenin demir kapısını açıyor. Sonra masasını siliyor. Mesai başlayana kadar okuduğu gazetesini mesai başlar başlamaz toplayıp kaldırıyor. Mesaiye başlamadan, bir önceki gün kasayı sayarak kapatmasına rağmen, mutlaka kasayı sayıyor. Sonra vezneye gelen ödeme fişlerine göre para, pul ve jeton çıkışları. Fasılasız bir çalışma… Öğlen paydosunda evden sefertası ile getirdiği yemeği yiyor. Oysa dairede yemek çıkıyor. Yemek hem kaliteli hem ucuz. Ona rağmen yemeğini evden getiriyor… 150’ye yakın personelin çalıştığı Bölge Müdürlüğü’nde yemeğini evden getiren tek kişi o herhalde. Sonra öğreniyorum ki, bize ucuz gelen yemek ona çok pahalı geliyor… Aynı yoğun çalışma temposu öğleden sonra da devam ediyor. Mesai bitimine yarım saat kala kasa kayıtlarını kapatıyor… Muhasebe Müdürüne gidiyor; “Efendim kasayı kapattım. Sayım yapmak üzere iki arkadaşı görevlendirir misiniz?” Muhasebe Müdürü her gün iki arkadaşı görevlendiriyor. Kasayı birlikte sayıp tutanağa bağlıyorlar. Sonra o kasayı kilitliyor. Hesap makinesine kılıfını geçiriyor.i Sonra sefertasını ve gazetesini aldıktan sonra kapıyı kilitleyip çıkıyor. O çıkarken hâlâ çalışanlar varsa hepsine iyi akşamlar diliyor ve ayrılıyor. Hıdır Güler için tüm günler birbirinin kopyası…
Göreve başladıktan bir ay kadar sonra, Muhasebe Müdürü haftalık kasa sayımını yapan komisyona beni de dâhil etti. Nakit miktarını saydık… Kasa kuruşu kuruşuna tutuyordu… Evet kuruşu kuruşuna… Hesaplarda 1 kuruş katları vardı ama piyasada 5 kuruştan küçük para yoktu… Onun da kolayını bulmuştu; 1 kuruşluk pullarla kasanın kuruşu kuruşuna denkliğini sağlıyordu. Jetonları torba torba, pulları da paket paket saydık. ona rağmen sayım yarım saatten fazla sürdü. Hazırladığı tutanağı imzalatmadan önce, “Pul paketlerini de açıp kontrol edin isterseniz.” deyince şaşırdım… “Niye?” diye sordum… “Büyük değerli pul zarflarına, küçük değerli pul koymuş olabilirim.” Cevabı üzerine içime bir kurt düştü… Pul zarflarını ve jeton torbalarını da kontrol ettik. Jeton torbalarını kontrol ettikten sonra tarttıkii…
Zaman geçtikçe onu daha iyi tanıyor, ön yargının, kalıplara göre insanları sınıflandırmanın ne kadar yanlış olduğunu bir kez daha anlıyordum.
PTT’de göreve “Atlı Dağıtıcı”iii olarak başlamış. İşe girdiğinde ilkokul mezunuymuş. Yıllarca atlı dağıtıcılık yapmış. Dışarıdan ortaokulu bitirince veznedar olmuş.. Kayseri’nin eski PTT müdürlerinden Kemal Bey onun için “Hıdır bok yer, para yemez” diyerek dürüstlüğüne abartılı olarak vurgu yaparmış. Eşi, onu dört çocuğu ile bırakıp kaçmış. Eşi başkası ile kaçtığında dördüncü çocuk kundaktaymış. Dört çocuğa hem analık hem babalık yapmış… Bu arada ortaokulu dışarıdan bitirmiş…
Ben Kayseri PTT Başmüdürlüğünde göreve başladığım 1978 yılında o da Kayseri Akşam Lisesi’ne kaydını yaptırdı… Akşam lisesini normal süresinde (dört yıl) bitirdi. Sonra üniversite sınavlarına girdi. Açık Öğretim Fakültesi’nden lisans diploması aldı. İlkokul mezunu olarak girdiği PTT’den yüksekokul mezunu olarak emekli oldu…
Emekli olduktan kısa bir süre sonra vefat etti.
Azim, çalışkanlık, dürüstlük deyince aklıma ilk gelen isimlerden birisiydi.
Not: Hıdır Güler’i anlatan bölüm “Posta ve Telekomünikasyon Tarihinden Portreler” kitabımdan alınmıştır.
i O yıllarda her hesap makinesinin, her daktilonun tozdan korunması için kılıfı vardı. Hiçbir memur daktilosunun, hesap makinesinin kılıfını örtmeden çıkamazdı.
ii Öngörüsünde haklıydı. Daha sonra müfettiş olduğumda denetimlerde bu yolla zimmet yapan veznedarlara şahit oldum… Bir büyük ilimizde, açılmamış pul paketlerinin ortalarındaki pulları çıkarıp satan veznedar yüklü miktarda zimmet yapmıştı. Başka bir veznedar jeton torbalarının içine demir pullar koymuş jetonları zimmetine geçirmişti…
iii Atlı Dağıtıcı: Köylere posta dağıtımı yapan, dağıtıma kendilerine zimmetlenmiş atlarla çıkan, atların istihkakları –yem ve bakım paraları- devletçe ödenen dağıtıcılar… 1980’li yılların başlarında bu uygulama sona erdi..
Yorum yazarak Sakarya Yenihaber Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sakarya Yenihaber Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sakarya Yenihaber Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sakarya Yenihaber Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Sakarya Yenihaber Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sakarya Yenihaber Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sakarya Yenihaber Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sakarya Yenihaber Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(10)Rıza Karamürsel - Kıymetli Hemşerim Hıdır rahmetli aynen anlattığınız gibi ama İnan ondan önce Rahmetli Yeşiltaş amcamızı ve Ahmet Oğuz abimizi de tanımış olsa idiniz onların çalışma azmi örnek unutulmaz insanlardı. Benim Teknisyenlik yıllarımda akşam muhabereye personel maaşına veya benzeri durumda Ahmet abimiz nöbetten çıkan teknisyenleri toplar sabah mesai saatine şimdiki gibi değil manuel evraklar hazırlanır ve ödeme yapılır. Yeşiltaş amcamız hiç bir iznini tam kullanmamıştır lakabı baba idi baba hesap tutmadı diye arandığında köyden koşar gelirdi. 3 abimizede cennet mekanı olsun.
Nh - Allah rahmet eylesin.
Ali Ay - Bir kurusun bile önemi büyüktür.Dürüs insana.
Musa Can - Önemli olan kişinin ahlakı dini mezhebi değil kalemine sağlık başkan
Gürdal Uğur - Güzel ülkemizde hak ettiği değeri bir türlü görmeyen, hep ezilen hor görülen nedense hep bu ahlaklı, dürüst ve çalışkan insanlar oluyor!.. Kutlarım müdürüm çok güzel bir yazı olmuş. Hayranlıkla okudum. Umarım orda hak ettiği yerde nurlarda uyur, Tunceli li başvezdanar Hıdır GÜLER.
Yıldırım Dağdaş - Evet böyle dürüst adamlar da vardır, ancak Hıdır'da olduğu gibi fazla yükselemezler. Ancak çok yerlerse çok yükselirler.
K.ekici - 1983 ve 86 yillarindabende o hıdır beyle çalıştım fazlı beyin yazdıklarının eksiği var bende biri hıdır bey diğeri de bir bayan personel olmak üzere iki kişiye her gün yarım gün izin vermek suretiyle yüksek okulu bitittirmistik adam gibi adamdı basmudurumuz rahmetli yilmaz goral bey den izin alarak tüm sorumluluk senindir diyerek müsaade etmişti Allah rahmet eylesin mekanları cennet olsun inşallah
Kazim Uzun - Memlekette Hıdır'lar az değildir. Ama ara ara birilerinin kafalarına bu insanlar vurulmalı ki, azalmasın. Çünkü 5 kapiklik ahlak ve meslek bilgisi olmayanlar çoktur ve bunlar önemli mevkileri kimseye kaptırmazlar. Hıdır'lar ise devletin malına böyle sahip çıkarak en fazla idareten bir yerlerde tutulurlar. O da ihtiyaç duyduklarında devletin elzem işlerini sekteye uğratıp koltuklarından olmamak için... Bu memleket ne çektiyse ön yargıyla ocu bucu diye insanların ötelenmesinden, adam kayrılmasından çekti... Umarım bu şekil yetişenler için bir ışık olur makaleniz...
Selahattin Coşkun - Bence güzel bir hikaye.
M.i̇hsan Uzun - Benimde bir veznedarım vardı.Akşam mesai sonunda "Başkanım,bugün haram yiyemedim,gözüme uyku girmez"derdi.
Yazılan yorumlardan Sakarya Yenihaber Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sakarya Yenihaber Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sakarya Yenihaber Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.