
Merkez Bankası’nın bile eksi rezervlere düştüğü, Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birini yaşadığımız şu günlerde, dışarıdan veya içeriden gelen bazı sermaye gruplarının amaçlarını sonbaharda dökülen bir kaç yaprak örneği ile anlatmak istiyorum.
- Ankara’da Et-Balık Kurumu Tesisleri zarar ediyor diye satılarak, yerine AVM ve otel yapılmıştır...
- Adana’da kent merkezinde Tekel Sigara fabrikası İngilizlere satılmış onlarda büyük bir kâr ile başka firmaya satmış, alan kişiler ise 3 adet AVM yapmışlardır...
- İstanbul Zincirlikuyu’daki Karayolları bina ve arsası satılmış, buraya da alışveriş merkezi ile rezidans yapılmıştır...
- Samsun Sigara Fabrikası satılmış ve yerine 17 bin 400 metrekarelik Bulvar Samsun AVM yapılmıştır...
- Malatya Tekel Sigara Fabrikası’nı satın alan İngiliz firma, 43 dönüm üzerine AVM yapmıştır...
- Çanakkale’de Tekel Kanyak Fabrikası satılmış ve yerine “17 Burda” adıyla AVM yapılmıştır...
- Giresun SEKA Aksu Kağıt Fabrikasını 2003 yılında Milda A.Ş, 5 milyon liraya satın almış,
İleri bir tarihte fabrika arsasını yaklaşık 70 milyon TL’ye TOKİ’ye satmıştır.
TOKİ bu araziye konut ve stadyum inşa etmektedir.
- Ankara, Afyon, Tokat, Nevşehir, Kırklareli, Kastamonu, Gümüşhane, Burdur illerindeki Şeker Fabrikalarına ait 10 ayrı arazi için ise imar değişikliğine gidilmesine karar verilmesi benzer akibetlere uğrayacaklarını göstermektedir.
Bu ve benzeri yatırmaların halkı tüketim çılgınlığına özendireceği ortadadır.
Zaten Bankalararası kart merkezinin verdiği rakamlara göre 2020 Haziran ayı itibari ile Türkiye’de 72 milyon adet kredi kartı bulunmaktadır.
Bunun sonucu olarak Kredi kartı borcu 20 milyar TL’ye,
İcra dosyası ise 26 milyona ulaşmıştır.
Abd’li ünlü işadamı Rockefeller'ın Başkan Eisenhower'a 1956'da yazdığı mektupta ise Türkiye gibi ülkelere girecek sermayenin miktarı ve niteliği bakın nasıl ifade edilmiştir;
“Türkiye gibi ülkelere yapılacak iktisadi yardımların, ancak bize uygun ve bağlı hükümetleri iktidarda tutacak ve bize düşman muhalifleri zararsız bırakacak biçim ve miktarda olmalıdır.”
“ABD ile işbirliğine hazır yerli işadamlarına yardım artırılmalı ve böylece bu işadamlarının, ülkenin ekonomisinde kilit noktalarını ele geçirmeleri, buna dayanarak politik etkilerinin artırılması sağlanmalıdır”
Yani Türkiye’ye girecek sermayenin ÜRETİME , Ülkenin KALKINMASINA ve GÜÇLENMESİNE katkı SAĞLAMAMASI önerilmektedir!..
Sonuç olarak Türkiye’de açlık ve yoksulluk sınırı altında 65 milyon kişi yaşamakta,
Yedi milyon işsizin ise hiçbir geliri bulunmamaktadır.
Genç nüfustaki işsizlik ise bir önceki yıla göre 7,2 puan artarak yüzde 27,1 olmuş,
Kendi ülkesinde hayal kuramayan gençlerimiz çareyi yurt dışına gitmekte bulmuştur.
Halkımızın, 21 yıldır muhalefette bulunanları da bu tablolardan sorumlu tuttuklarını, kimseye güvenmediklerini görmekteyiz.
Umutsuzluğun, itimatsızlığın neticesinde onlarca yıl ve koca bir nesil kaybedilmiştir.
İktidar, mevki ve mevzilere düşkün olmayan, koltuktan gelecek menfaatlere ihtiyacı bulunmayan, Güzel Ahlaklı, Namuslu, Adaletli ve Liyakatli Vatanseverlere verilmelidir ki
Makamlar, insanlara değer katan yerler olmasın, kişiler oturdukları koltuklara şeref kazandırsınlar.
İşte o zaman hepimizin özlem duyduğu, zenginliklerin paylaşıldığı, barış ve kardeşlik türküleriyle bütün ülkenin kucaklaştığı, ekmeğin bölüşüldüğü, alın terinin yere düşmeden kıymet gördüğü masallar ülkesi oluruz ...
Kış görmeden, Bahar’a kavuşmak dileğimle…
Sayın Uzm. Dr. Cihan Kolip vatandaşların tercümanı olan nitlelikli makaleniz için teşekkür ederim. İktisadi bağımsızlığı olmayan bir ülkenin siyaseten özgür ve bağımsız olması düşünülemez. Ancak bunun için sizin gibi erdemli ve liyakat sahibi vatansever insanlar gerekli. Allah yardımcınız olsun. Saygılarımla...