Yaklaşık bir buçuk ay sonra, selam olsun cümlelere. Selam olsun sessiz düşüncelerimi, sınırsız ve özgür bir şekilde haykırmaya. Selam olsun hayata, aşka, insanlığa, İslam’a ve güncel siyasi konulara dair, yazılacak sayısız satırlara. Selam olsun, yaşanacak romantik dakikalardan sonra doğacak, şiirleri kıskandıracak yazılara. Kısacası yazılarımın içinde kendini bulup, beni taktir eden, bana sevgisini ve duasını gönderen yüreklere de selam olsun, fikirlerim yüzünden, bana öfke duyan, benden nefret eden yüreklere de…
Bu yazı sezonu, ülke gündemi nasıl bir şekil alacağını, kişisel hayatımda, ne tür iniş, çıkışlar olacağını bilmiyorum. Onu, zaman ile yaşayıp, göreceğiz. Ancak ilk olarak, zamanı geri sarıp, yazı yazmadığım dönemde, yine çok şey oldu Türkiye’de.
Bu yüzden, S-400 alımından, faizin düşüşü ile ekonomik durumun, az da olsa düzelmesinden, ülke için değil de, ülkeye ihanet için, ‘’yeni parti’’ kuracaklara, ABD’ye rağmen, daha doğrusu, ABD’yi dize getirerek, Fırat’ın doğusunu terörden temizlememizden, son zamanlarda artan kadın cinayetlerine kadar, olan bitene göz atarak başlayalım…
Öncelikle, gazete Sakarya Yenihaber’in yeni sahibi turan kalfa beye hayırlı olmasını diliyor, eski sahipleri, Naci ve Yaşar Koşunda abilerden de, helallik istiyorum. Dilerim ki bu durum, her iki taraf ve özellikle de, Sakarya Yenihaber gazetesi için, iyiliğe güzelliğe, cümle ve fikir bolluğuna vesile olur.
Bana, kişisel hayatıma gelince… izin sürecini, iki günlük karadeniz turu haricinde, çok da farklı yaşamadım. Yine kendi kısır döngüm içinde, kâh güldüm, kâh için için ağladım. Bazen, yaşamaya yeniden aşık oldum, bazen çareyi, yine ölümde buldum. Yine hayat ile sohbet ettim. Sıkılıp sosyal medyada gezdiğim zaman, Müslümanlığın ve insanlığın geldiği noktadan utanır iken, ‘’paylaşım’’ adı altında, kendini pazar tezgahına koyan, insanlardan iğrendim ben. Ülke gündemini takip edip, kitap, gazete, sayısız yazı okuyup, cebime sayısız cümle biriktirdim ben. Velhasıl tatil sürecinde ben; farklı ben değildim. Sadece biraz fazla yatıp dinlendim, kendimi, biraz daha fazla dinledim.
Canım, cananım ülkem ise, aynı bıraktığım halde. Dünyanın gözü, Türkiye’nin üstünde. Bu, kanun gibi, dünyanın sonuna kadar, hiçbir zaman değişmeyecek. Düşmanlar, daha doğrusu, Türkiye aşıkları, Türkiye’ yi ele geçirmek için, ellerinden gelen her şeyi, ama her şeyi yapacak. Ancak düşman bu ülkeyi, kendi gücü ile alamacağını bildiği için, içimizden birilerini, maşa olarak kullanıyor, kullanacak.
Örneğin, kaz dağları eylemlerinin hedefinde, ağaç değil de, Türkiye’ nin, az da olsa düzelen ekonomisi olduğunu, herkes bilmiyor mu? Yeni partinin isteğinin, iktidar olma değil de, ülkeyi bölme olduğunu, herkes bilmiyor mu? Ya da devletin içinde, hükümetin içinde ve ak parti dahil, hatta bence en çok ta, ak partide olmak üzere, her parti içinde teröre sempati duyan, Türkiye’yi bitirmek isteyenler olduğunu, herkes bilmiyor mu?
Elbette, bütün bunları herkes biliyor. Ancak, kimi görmezden geliyor, kimi yazıp çiziyor, kimi ise, arınmak için, uygun bir zaman bekliyor. Ama dünya ve Türkiye, tarihi bir değişim yaşarken, insan yazmak, en azından Ömer Alikılıç yazmak istiyor. Ve diyor ki, vakit yazmak vakti.
YUKARIDA BENİM ADIMI KULLANARAK KÖTÜ SÖZLÜ YAZILAN YORUM BANA AİT DEĞİLDİR OKURLARIMIN DİKKATİNE SUNARIM ÖMER ALİKILIÇ